Başarmak


Deprecated: implode(): Passing glue string after array is deprecated. Swap the parameters in /var/www/wp-content/themes/largo-0.6.4/inc/post-social.php on line 157
Print More

Başarmak; elde etmek istediğin veya belirlediğin hedefe ulaşmak mı, yoksa başkalarınca belirlenmiş, hedef gösterilmiş olanlara ulaşmak mı?

Hedef ve başarı sizin istedikleriniz ise, iş kolay! Ona ulaşmak, onu elde etmek için insan her şeyi yapar, hata ile bile olsa her şeyi göze alır, ama hedef başkalarının belirlediklerine ulaşmak ise; iş çok zordur. Çoğu zaman ya belirlenen size çok uzak olur ya da siz hedefe çok uzakta olursunuz, o zaman hedefe ulaşabilmek hem önemli hale gelir hem de önemsiz veya imkansız hale gelebilir, hatta belki hedef olmaktan bile çıkabilir. Başaramazsanız, hele yapabilirliğiniz yoksa, hedef size çok, ama çok uzaktır, eyvah o zaman. O zaman içeride derinden bir sızı başlar sizin için. Uzaktaki hedef artık başarılamazdır. Siz de artık onu başarı olmaktan ve hedef olmaktan çıkartırsınız, küçültürsünüz kafanız da hedefi, gereksiz sayar, basit bir yolla hedeften vazgeçerek başarı problemini çözersiniz.

Aksi bir durumda kendinizi zavallı ve aciz sayacak değilsiniz ya, güçsüzlüğünüz yerine bir başka düşünceyi kafanızda oluşturursunuz. Başaranlar da sizden daha zavallı gibi görünür bu kez gözünüzde, hatta onların ki, başarı olmaktan çıkar, onların ki yalnızca bir şans olur. Onların ki belki de bir kısmettir, artık sizin gözünüzde.

Siz başlarsınız yazmaya, kızarsınız ona buna ve hiç kendinize bir pay koymazsınız başarısızlıkta. Sizin için her şey tamamdır, gizliden bir megalomanlık sarar vücudunuzu. Karşınızdakinin arabası da kötüdür zaten, saçları da hele konuşması, ya bitirdiği okullar, kitaplar, ya konuştukları, hepsi boştur artık, sizin gözünüzde…

Size kıskançlığınızı söyleyen olmazsa, başkasının başarısı karşısında siz gizliden kıskanç, huysuz, kaprisli, kendinizi beğenmiş olursunuz.

İşte! Tam burada başlar aslında başarı veya başarısızlık arasındaki görünen fark, çünkü sizin için başarısızlık daima kabul edilemezdir. Her yol size açıktır. Haince bir kararla başarısızlığın, üzerine basıp geçersiniz.

Artık insanın, bu kez başarmak için gözü döner. Çalmanın, almanın, yıkmanın, parçalamanın adı başarmak olur. Akar gider gün içinde, durmak bilmez insan. Gece bile yetmez ona. Her an, her durum yaşanır gider. Ne aynada, ne suda görür aksini, artık o, o değildir, başka biridir. Utanmak ve çekinmenin kırmızılığı, o hırsının rengi aynada hiç görünmez, kızaran yüzünü kimse bilmez.

Şimdi görünürde eskisi gibi kıskançta değildir, bencil de değildir artık, kendi gözünde başkasıdır. O yalnızca başarandır. Görmez gözlerle bakar, uzaklara, bakar sanırsın, sizin yanınızdadır ama başka yerdedir, başkasıdır.

Peki! O artık kendisi olmayınca, bu başarı başarmak olur mu veya başarısı ona ait olur mu? Hayır! Başarı kendisinin değil başkasınındır. Oysa, başarmak, sana ait olmalı, senin olmalı, sana kendiliğinden kolay olmalı, sen, sen iken başarı olmalıdır.

Başarmak belki biraz şansla ilgili olmalı, şans ise akıl ve bilgelik ile veya bunların hazırladığı yazgı ile olmalıdır. Çoğu kez de öyledir aslında. Kişi ben başardım der, oysa onun başardığı ona sunulanı, yalnızca onun önüne gelenleri fark etmesinden ibarettir. Çoğu kez yine o fark etmese bile, şans kendini defalarca ona belli eder, kimi kez önünden tekrar geçer, kimi kez önünde dikilir bir engel gibi, bazen de bir bela gibidir, hatta bir tehlike gibi durur önünde insanın.

Başka biri olmadığında, insan kendisi olduğunda, şansı hemen fark eder, kolunu kaldırır, avucunu açar havaya, dökülür bilmeden mal mülk kucağına. Önceden göremediği, fark edemediği tehlike ile kimi kez sonradan elde ettiği başarıyı fark ettiğinde; başkalarına anlatırken “risk aldım” “ben yaptım” der, oysa o ne risk almış, ne de kendi karar vermiştir. Yalnızca önünden geçerken, kendisi veya başkası iken dokunuvermiştir, şansa ve hayata…

Ayrıca kişi, “ben başardım” der ve başardıklarını sanır, oysa başarısı ya bir başkasının ortak olduğu bir başarısı ya da başkası olduğundaki başarısıdır, ya da doğrudan yalnızca karşısındakinin başarısıdır.

Ah! Ne kurnazdır insanlar, hep başarılıların etrafında dönerler, paralıları ve mevkilileri severler, oysa yarın başkasının hedefindeki başarının, yine onlarla sona ereceğini bilseler, başarı sandıklarının veya başardım dediklerinin, basit bir evi kadar, arabası kadar olduğunu bilseler, aslında başarmanın ne olduğunu bilseler, başarmak hakkında daha az konuşurlar, daha az öğünürler, hatta başarmaktan söz etmezler.

Yaşananları bilseler, başarmanın, akıllılar için dikkatlice gözlemek ve kollamaktan ibaret olduğunu, kimi kez de şansı ucundan avcı gibi tutuvermek olduğunu. Başarmanın sürüp giden gece gündüz gibi olduğunu, Başarmanın, sessizce gece gibi beklemek, belki de aceleci ve çabuk gündüz gibi davranmak olduğunu,

Bilseler, gece gündüzün veya gündüz gecenin, başarmanın da başaramamanın peşinde olduğunu, bilseler, başarma veya başaramamanın, yaşamın kendisi olduğunu.

Nadir ELİBOL -ANK. – 30.06.2007

Comments are closed.